Hakkımda

Merhaba!

Benim adım Özlem, Çanakkale 18 Mart Üniversitesi Sosyal Bilgiler Öğretmenliği bölümünü evlendikten sonra kazandım. Tabi ki o dönemde Çanakkale’de yaşadığım için tek tercihim o güzel şehirdeki o güzel okul oldu.iyi ki de olmuş…Güzel insanlar tanıdım, güzel arkadaşlıklar edindim. Zaman zaman zorlandım tabii epey.Ama işte zor olduğunda daha çok keyif verir ya insana… hele bir de okul devam ederken bir melek ben dünyaya gelmek istiyorum,yaşam hakkı istiyorum! deyince… 🙂 Daha zor ama çok daha güzel oluverdi her şey! Okul, ev, meleğim derken zaman zaman burnumun sürttüğü de oldu tabi. 🙂 Fakat daima yanımda olan,beni cesaretlendiren eşimin de desteğiyle her şey yolunda gidiyordu. Daha sonra maalesef eşimin iş değişikliği nedeniyle taşınmamız gerekti. Taşındığımız şehirde de bölümüm olmadığından,okula ara vermem gerekti. Olsun, geç olsun da güç olmasın. Daha sonra taşındığımız şehirde bir bebe mağazasında çalıştım. Orası bana çok şey kattı. Şimdi evimdeyim. Meleğimle birlikte her gün bir şeyler öğreniyor, yaşıyoruz. O da biriktiriyor minicik elleriyle tecrübelerini, ben de…

Öğrenecek o kadar çok şey var ki şu hayatta… Mesela; bebeğim olduktan sonra ben zamanın ne kadar hızlı aktığını öğrendim. Hayatı yakalamanın ne kadar zor olduğunu tecrübe ettim. İster tüm gün uğraşımız evimizde olsun, ister evimiz dışında ilgilenmemiz gereken bir işimiz olsun, her türlü vakit bizimle dalga geçiyor. ‘Yapılacaklar listesi’ dediğimiz şeyin bir türlü sonu gelmiyor. Kendine vakit ayırmak mı ? Şahsen benim liseden sonra sanıyorum bir daha kendime vakit ayırmışlığım parmakla sayılacak kadar az.

O kadar çok sorumluluğumuz var ki, her sorumluluğun altından aynı anda kalkmaya çalıştıkça gerçekten yaşadığımızı anlamadan ömür tüketiyoruz. Ailemize karşı sorumluyuz, çocuklarımıza,işimize,evimize ve hatta dostlarımıza karşı sorumluyuz. Ama burada çok önemli bir gerçek var ki, tüm bu sorumlulukları layığıyla yerine getirme gücünü kendimizde bulabilmemiz için her şeyden önce kendimize karşı sorumluyuz.

Zaman zaman bir durmak, nefes almak, hayatı avuçlarımızın içinde hissedebilmek gerek.Çünkü böyle! Ne kadar çabalarsak çabalayalım, kendimizi yiyip bitirsek de bazen hayat istediğimiz gibi gitmeyebiliyor. Bazen sadece kendimizi tüketmişliğimiz kalıyor geriye. Kendini unutma! Unutma ki, zaman sana oynamasın. Zaman hep koşuyor, yapacak bir sürü işimiz hep var ama biz de varız, sevdiklerimiz de var. Bunu unutmamak gerek. Yakalamak gerek hayatı ve yaşamak istediklerimizi yaşamak… Yaşam akıp giderken zamanın içinden değerli anlar çalmak gerek. Öyle ya da böyle geçip gidiyorken yaşam, onu rutinlerle harcamamak gerek.

Bu blogda ben kendi hayatımı yavaşlatacağım. İhtiyacım olan şey yazmak mı, yazacağım; paylaşmak mı, paylaşacağım. Tabi ki ben hiçbir şeyi hiç kimseden daha iyi bilmiyorum. Benim avuçlarımda yalnızca tecrübelerim var. Sonra merak ettiğim şeyler var. Öğrenmek istediklerim, yaşamak istediklerim, ulaşmak istediklerim, tanımak istediklerim… Yıkmak istediğim duvarlar; dokunmak istediğim kalpler var. Bir şey var… Anlatmak istiyorum. İnsan anlatmalı değil mi? Bence anlatmalı. Bildiklerim var paylaşmak istediğim, bilmediklerim var öğrenmek istediğim. Bildiklerimi paylaşmak, bilmediklerimi öğrenmek öğrendiklerimi tecrübe etmek ve sonra tekrar paylaşmak…

Çok zor olmamalı paylaşmak…